Prof. Dr. Aydın Uğur

Önce Baltalimanı’ndaki köşk ile Reşitpaşa’daki ek bina; sonra Maslak’taki 6 katlı iş hanından bozma “kampüs”... Bir avuç hoca ve neredeyse her birini ismiyle bildiğimiz öğrenciler. Ama belli ki bu iş tuttu. Büyüyeceğiz gibi gözüküyor. 1997 yazının başlarında heyecanlı bir güne uyanmışız: Şişli Belediyesi, kültür merkezi olsun diye yıllarca önce inşaatına başlayıp sonra tamamlamadan öylece kenarda bıraktığı Kuştepe’deki beton yığınını BİLGİ’ye tahsis etmiş; orayı ayağa kaldırmak üzere törenle ilk kazmayı vuracağız. Hocalar, bir otobüs sığıştık; inşaat mahalline vardık. Tören dediğim esasen bir kurban kesme operasyonu. Kuştepe sakinleri memnun, toplaşmışlar. Hocalar, malum ince ruhluyuzdur; kasap, bıçak, koyun ve kandan oluşan sahneyi yarı dehşet, yarı merak içinde izliyoruz. Neyse hayvan kesildi, dualar okundu. Tam “Oh, bitti, gidiyoruz” derken otobüsün önünde bir bağrış çığrış... Cami Güzelleştirme Derneği üyeleriyle Muhtarlık ekibi kurban etini kimin alacağı meselesi etrafında anlaşmazlığa düşmüş; hava geriliyor. Her nasıl olduysa, ben de tartışmanın ucuna bulaşmışım. Birden şeytan dürttü. “Durun”, dedim, “Bu konuda tam yetkili zat otobüste önde oturan sakallı hocadır” deyip iri gözlerle olan biteni izleyen sevgili Murat Belge’yi işaret ettim. Heyetler onun etrafında toplaşırken Murat’ın bana attığı öldürücü bakışı hiç unutamam, hep keyifle hatırlarım.

Kuştepe binası tamamlandı. Eğitime başladık. Dışarlıklılar, “Hiç Çingen (siz lütfen Roman diye okuyun) mahallesinde üniversite olur mu”, derken BİLGİ mahalleliyle sembiyoz içine çoktan girmişti. Esnafın eli para tutmuş; gecekondudan düzgünce apartmanlara dönüşmüş evlerin sahipleri öğrencilere daire kiralar olmuşlar; mahallenin gençleri zengin öğrencilerin arabalarının “valeliğine” soyunmuşlar; teslim aldıkları arabalarla kısa gezintiler yapmaya başlamışlardı. Üniversite Kuştepeli çocuklara parasız bilgisayar, İngilizce dersleri vermekteydi. Mutlu, şenlikli bir kaynaşma içindeydik.

Bu birlikteliği bütün semt sakinlerinin de katılımına açık bir Roman Gecesi ile kutlama kararı aldık. Trakya’dan Roman çalgı heyeti geldi, mahalli “müzisyenler” el verdi. Gece büyük bir başarıyla sürüyor. Herkes memnun. Bir güvenlikçilerde gerginlik… Binanın tuvaletlere giden kısmına kırmızı şerit çekmişler, önünde sinirli sinirli nöbet tutuyorlar. “Nedir” diyecek oldum. Dertliydiler. Meğer mahallenin veletleri içinde müzik yayını olan tuvaletlerdeki sensörlü muslukları keşfetmişler, oraya doluşup ellerini sensörlerin altına sokup sokup çekiyorlar. Sular lavaboları aşmış, zemini kaplamış; ortalık şıpır şıpır. Bizimkiler dayanamamış, orayı veletlere yasak bölge ilan etmişler. Anaları, babaları öğrenciler ve hocalarla karşılıklı göbek atarken yavrular sonu hüsranla biten bir gece yaşadıydılar.