Prof. Dr. Leyla Keser Berber
Yıl 1998. BİLGİ Hukuk’a Uğur Alacakaptan Hoca ile iş görüşmesi yapmaya geliyorum. Bilişim ve teknoloji hukuku çalışmak üzere anlaşıyoruz. Ancak bana diyor ki “Benimle görüşmen işe alım için tek başına yeterli değil. “Üç cadılarla da görüşmen gerekir!” “Üç cadılar” isminin verdiği tedirginlikle neyle, nasıl bir ortamla ve ne tür cadılarla karşılaşacağıma dair deli sorular kafamın içini kemirmeye başladı.
Görüşme günü geldi çattı. Çarnaçar karşılarına çıkıyorum. “Üç cadı” demiş Uğur Hoca; ama üç alımlı ve güler yüzlü kadınla buluşuyorum. BİLGİ’nin ilk kuruluş günlerinden itibaren, üniversitenin omuzlarında yükseldiği üç cadının aslında üç harika kadın, üç harika bilim insanı olduğunu öğreniyorum: Gülten Kazgan, Lale Duruiz ve Beyza Oba!
Sohbete başlarkenki tedirginliğim yerini büyük bir mutluluk ve sevince bırakıyor. Adlarını bildiğim; ancak kişisel olarak tanışıklığımın olmadığı bu üç harika bilim insani ile tanışmış olmaktan ötürü yaşadığım mutluluğu gerçekten tarif edemem.
Bugün 23 yıl sonra düşündüğümde bile, o sevinci aynı güçlü etkisiyle hissediyorum. Üç cadılar bana “Neden BİLGİ?” diye sordular. “Akademik özgürlük” için buradayım. “Hayallerimi gerçekleştirmek için buradayım; bilişim ve teknoloji hukuku çalışmak ve bu alanı yaratmak için buradayım” dedim. Sonra “üç cadılara” ben sordum: “BİLGİ, bilişim ve teknoloji hukuku hayalime ev sahipliği yapacak, beni destekleyecek mi?” Üç cadının yanıtı, “Evet” oldu!
23 yıl önce Uğur Alacakaptan Hoca’nın “evet”’i ve “üç cadıların” bu “evet”e katılarak daha güçlü şekilde teyit ettikleri “evet” ile ben bilişim ve teknoloji hukuku hayalimi, yuvam olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirdim. Nice genç bilim insanının hayallerini, ideallerini gerçekleştirmesine destek olacak ulu çınarlar (Uğur Alacakaptan) ve “üç cadılarla” (Gülten Kazgan, Lale Duruiz ve Beyza Oba) karşılaşmaları dileğiyle!